Benim Maceram – 2

Yazıyı Paylaşın:
Mavi önlüklü sakallı bir adam yana bakarken gülümsüyor.

Neden Almanya?

Isparta, 2 Temmuz 2018

Bu yazıyı Almanya’daki hayatımın 3. yılına girmeme 2 ay kala, yaklaşık 10 aydır çalıştığım klinikteki odamda yazıyorum. Saat sabah 8, camım hafif aralık ve içeriye giren kuş sesleri ağaçlardan oluşan manzaramı tamamlıyor. Nazar değmesin ama çok mutlu ve huzur dolu bir sabah.

Tolstoy’un deyimiyle, tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya birisi bir yolculuğa çıkar ya da şehre yeni bir insan gelir. Benim bu maceraya atılmam her ne kadar Tolstoy’un bu sözü nedeniyle olmasa da bu söyleminin doğruluğunu ispatlar nitelikte olduğunu tüm içtenliğimle söyleyebilirim.

Başlangıç seviyesinde almancam ile Almanya’ya gelişimin, yorucu alman bürokrasisi ile uğraşmalarımın, tam her şey halloldu derken patlayan pandeminin ve başka bir sürü yorucu olayın ardından kurmuş olduğum ve şu sıralar bir düzene girdiğini hissettiğim yeni hayatımın penceresinden geriye doğru baktığımda ne kadar çok yol katettiğime ben de şaşırıyorum. 4 yıl önce intörn iken ‘Ben Türkiye’de kalırsam hekimlik yapamam, Hekimlik yapacaksam Türkiye’de kalamam!’ diyen Cemal ile şu an bu satırları dolduran Cemal arasında ne kadar çok fark var anlatamam.

Sanırım uzun bir giriş oldu ama sabahın sakin saatlerinde ilginç bir iç huzurum oluyor ve bu da yazılarıma yansıyor olabilir. Gelelim ‘Neden Almanya?‘ sorusunun cevabına.

Kısa ve öz bir cevap vermem gerekirse Türkiye’den göçmek niyetindeydim ve Almanya, gerek ailemin bir kısmının orda olması gerek Almanya’da yaşamanın çocukluk hayalim olması gerek de 100 yıllık stabil ve düzgün işleyen bir sağlık siteminin olması nedeniyle benim için en iyi seçenekti. Tabiki o zamanki bildiklerim ışığında. Örneğin sonrasında İngiltere’nin Alman vatandaşlığım olması nedeniyle benden PLAB sınavlarına girmemi istemediğini öğrendim. Eğer bu bilgiyi almancamı bu kadar geliştirmeden önce öğrenmiş olsaydım belki de maceram çok farklı ilerleyebilirdi. Bu yüzden bilmek ve bildiğini paylaşmak çok önemli gelmiştir bana hep.

Gelelim uzun ve detaylı cevaba. Bunun için sizleri bir 6 yıl öncesine, Tıp Fakültesi dönem 4 dahiliye stajıma ve 4 yıl öncesine, intörnlüğüme götürmeme izin verin.

Bir Şaşkın Dahiliye Stajyeri

Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi Dahiliye servisi… Havanın iyice soğumaya başladığı aylar… sabahın erken saatinden ordan oraya koşuşturan heyecanlı stajyerler…

Ben de tabiki o stajyerlerden birisiyim. Daha dün ilk hastamın kim olduğunu öğrenmiş, güzelce hastamın anamnezini almış, baştan aşağıya muayenesini yapmışım. Bugün de sabah ilk dahiliye vizitinin heyecanı ile hastamı son bir kez daha görmüş ve diğer arkadaşlarımla gelecek olan hocamızı beklemeye koyulmuşum. Yeni ütülenmiş beyaz önlüğüm üzerimde, heyecan dorukta.

Hoca geliyor. Yüzünde ciddi bir ifade. Kiminin sakalına takılıyor gözü, kiminin kıyafetine. Hadi bakalım diyor ve dalıyor ilk odaya. İlk kurban hastasını sunuyor, terleten sorular geliyor ve tüm grubun heyecanı yerini korkuya bırakıyor.

Bir kaç oda sonrasında benim hastam var. Sıra bana gelene kadar hocanın birer birer harcadığı arkadaşlarımı görünce ne hastamdan aldığım bilgiler kaldı aklımda ne de yaptığım muayene sonuçları. Elim ayağım titreye titreye sundum hastamı. Pek kıymetli hocamız neredeyse hiç birini bilemediğim soruları patır patır sapladı. Ardından, belki babamın da hekim olduğunu bildiğinden dolayı, ‘Senden daha iyisini beklerdim Cemal!’ demesi üzerine zaten iyice gömdüm kafamı önüme. Şansıma da benden sonraki arkadaş her şeyi çok daha iyi yapmıştı ve neredeyse bir çok soruya söyleyecek bir şeyleri vardı. Hocanın yüzünde ilk defa hafiften bir tebessüm oluşur gibi oldu, arkadaşımızı tebrik etti ve tebessümünü silip bana geri döndü ve ‘İşte böyle olacak Cemal!’ dedi, hem bana hemde arkamda titreyen diğer arkadaşlarıma hitaben.

İlk defa hayatımı, geleceğimi, nerede olduğumu ve ne yaptığımı sorguladığım gündür yukarıda anlattığım gün. İlk defa o gün silkelendim hayatımda ve ilk defa o gün geleceğimden kaygı duyduğumu hissettim.

Kurada Şansı Yaver Gitmeyen İntörncük

Yine Dahiliye servisi… Öğle saatinde henüz sabahın yorgunluğunu atamamış bir kaç intörn ve asistanın olduğu asistan odası… Asistan odasına gözyaşlarını bastırmaya çalışarak giren Asistan abla…

Tabiki kendisini güvende hissedebildiği belkide tek oda olan asistan odasına girer girmez artık gözyaşlarına hakim olamadığını ve hem öfkeli hem de kırgın bir şekilde ağlamaya başladığını tahmin edersiniz. Sebebini de söyleyeyim hemen. Haftasonu çok sevdiği bir arkadaşının düğünü varmış, tüm ekiple konuşmuş ve o haftasonu olan nöbetini bir başka arkadaşı ile değişmiş. Her şey planlanmış ancak ana bilim dalı başkanının hakaret dolu ‘sen çömezsin ne demek haftasonu düğüne gideceğim!’ tarzında haykırışları ile neye uğradığını şaşırmış. Sanırım kim olsa ağlardı.

İşte bu olay bardağı taşıran son damlaydı benim için. Şimdi geriye dönüp baktığımda sanki her şey benim Almanya’ya gitme kararını gönül rahatlığıyla almam için planlanmışmış gibi geliyor. Dahliye intörnlüğü kurasında şansıma en kötü bölümün gelmesi, yukarıda bahsettiğim ana bilim dalı başkanı ile attığımız ve o gün hakaret yiyen olmamak için yarıştığımız sabah vizitleri, hala hiç anlam veremediğim her sabah saatlerce bilgisayardaki laboratuvar değerlerini elle dosyaya geçirmemiz… Tüm bunlar zaten öncesinde ufak ufak içimde yeşerttiğim göç fikrini sulamıştı ve üzerine yaşanan yukarıda anlattığım son olay ile göç fikrim tamamen çiçeklenip meyve verme noktasına gelmişti. O noktadan sonra kararımın ne kadar kesin olduğunu tahmin edebilirsiniz.

O güne kadar Almanya’ya gitme fikrim ile ilgili yaptığım tek somut şey, zaten indirim kazandığım için yazıldığım TUS dershanesi kaydımı sildirmem olmuştu. İlk haftasonu dersinin ardından pazar akşamı ‘Bu kadar saçma bir sisteme neden kimse karşı çıkmıyor!’ diyerek ertesi gün gidip kaydımı sildirdiğimi hatırlıyorum.

Şimdi ise her şey çok daha netti. Almanya’ya gidiyordum ve bunun için çok daha somut adımlar atmam gerekiyordu.

Almanya’ya gitmeden önce yaptıklarım ise bir sonraki yazımın konusu olsun. Ayrıca siteyi paylaştığım 2 günlük sürede gösterdiğiniz ilgi beni o ne kadar mutlu etti anlatamam. Herkese sonsuz teşekkürler  Bir sonraki yazıda görüşmek üzere 

Yazıyı Paylaşın: